Bazılarının beni taşlayacağını bile bile yine bir şeyler yazacağım. Anneliği biraz fazla abarttığımızı, omuzlarımıza gereksiz yük aldığımızı, hatta tüm hayatını bir kenara bırakıp annelik yapmayı patolojik bir şekilde kutsallaştırdığımızı söylemeye geldim size. Çünkü eziliyoruz bu yük altında. Çalışan çalıştığı için vicdan azabı çekiyor. Evde olan, daralıp bunaldığı için kendini suçluyor. Oysa o kadar doğal ki ikisi de. Doğal olmayan bu kadar sorumluluğu tek başına almak.
Eskiden kadınların çalışmadığı gibi bir yanlış anlaşılma var. Kadınlar tarlada, bahçede hep çalışıyordu. Hayatın içindeydiler. O sırada çocuklara ya büyükler göz kulak oluyordu ya da zaten hep sokaktaydılar. Şu anki gibi yakasına yapışık 4 çocukla yaşamıyordu kimse. Hiçbir kadın çocuğu olduğu için yaşaması gereken hayatı ertelemedi, ne gördüyse ona devam etti. Bir de şunu unutuyoruz: Doğada, köyde, geniş aile içerisinde her şey akıştayken tüm bunlar çok kolay. Ama şehirde küçücük, bahçesiz evlerde; yemeğinden eğitimine, çamaşırından aktivitesine anne tek başınayken her şey çok zor ve gerçekten patolojik.
Şunu da kabul etmeliyiz. Aslında bunu biraz da kendimiz yaptık. Cennet ayaklarımız altındaydı, o kutsal annelik tacını alıp başımıza koyduk. Bir çocuk büyütmek için bir köy gerekirken, bilir kişi olarak direksiyona biz geçtik. Büyükleri hatta babayı bir kenara ittik. Onlar yanlış biliyordu, her şey kuralına uygun olmalıydı. Eee boşuna okumamıştık o kadar kitabı. Peki ne oldu? Tek başımıza kaldık ve tükendik. Geçmiş olsun
