Yorgun ve uykusuzum

by Dr. Sema Nur Öz Keskin

Yorgunum, uykusuzum, kalbimi taşıyamıyorum sanki. Hayatıma devam etmek zorundayım ama bu zorundalığın da omuzlarıma bindirdiği yük ağır geliyor. Tüm bu dertlerin aslında dert bile olmadığı gerçeği vicdanımı kavuruyor.

Bir zamanlar, ölümün varlığının beni teskin edebileceğini asla düşünmezdim. Bu ara sık sık kendimi, ölüm var, derken buluyorum. Tüm bunlar bitecek ve biz O’na kavuşacağız. Ölümün de ölecek olması bir nebze kalbimi yatıştırıyor. Bu vahşetle inanmadan nasıl baş edilebilir, bilmiyorum. Zaten onların da bu dik duruşlarının sebebi inanmaları değil mi? Tüm dünyayı etkileyen, göz yaşları içinde izlediğimiz onca şeyi metanetle göğüslemelerinin sebebi.

Bu günler geçecek, bu acı bitecek. O günü büyük bir umutla beklemenin yanında, elimden geleni de yapmış olmalıyım diye hatırlatıyorum kendime. Bu çok küçük bir şey bile olsa, sadece tarafını belli etmek bile olsa, sadece sesini çıkarmak bile olsa. Bunu kendi vicdanıma borçluyum, bunu dünyaya getirdiğim çocuklarıma borçluyum. ‘Bebekler ölüyorken, sen ne yaptın anne?’ sorusuna cevap vermem lazım. Çünkü onlar sormasa bile bir gün hesap vereceğimi çok iyi biliyorum.

Çocuklarıma iyi bir dünya bırakamayacağımı kabul ettim. Arzum, dünyanın kötülüğüyle baş edip, zulmün karşısında durabilecek çocuklar yetiştirebilmek. Sonucunu bilemesem bile, çabam bu yönde. Umudum da hiç bitmeyecek. Çünkü o bana ait, bir başkası -bu dünyanın tüm güçlerine sahip bir zalim bile olsa- ben istemedikçe onu elimden alamaz.

Son olarak, Harper Lee’nin Bülbülü Öldürmek isimli kitabındaki satırlarıyla bitirmek istiyorum:

‘Başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır.‘

You may also like

Leave a Comment